21 Ağustos 2008 Perşembe

Tütün üzerine bir kaç söz...

22 Mart 2007, istanbul
Babam köylüdür benim.... Bildiğiniz basbayağı bir köyde doğmuş, büyümüş.....İlkokulla 13 yaşında tanışmış, üstelik kendi köyünde de değil... Okumak için her gün 5 km yürümek zorunda olduğu bir uzaklık... Olsun.. Annemle tanışmasına vesile olmuş sonuçta... Tütüncülük köylünün geçim kaynağı... Hani şu bir kaç nefeste tükettiğimiz dışı beyaz içi katran karası avuntularımızın kaynağı... İçerken hiç düşündünüz mü nasıl üretildiğini? Geceninin ikisinde şehirliler mışıl mışıl yataklarında uyurken imece veya ücretli usulu toplanan onca insanın bir traktör römörkünde, çoluk, çocuk hatta bebek tarlalara doğru olan yolculuğunu... Gecenin ikisinde iki büklüm, lüks ışığı altında, tüm o tütün arklarında yanılgısız bir makina gibi işleyen ellerin tütün dalı çevresindeki ritmik hareketlerini... Gün doğumun karşı yakılan bir ateş külünün üzerinde atılan yufkanın içine doğranan domates, soğan, biberin tadını... Hepsi hepsi bu işte... Bebekler bir ağaç dibinde kundakta, çocuklar ise ark aralarına bırakılımış tütün öbeklerini küfelere taşımakla görevli... Öğlene, güneş artık yeter çalışmayın diyene kadar süren hummalı bir faaliyet aslında bu... Ama bitmeyen... Dönüş sonrası alalacele yenen bir yemek ve toplanan onca tütünün kurutulmak üzere dizilmesi gerekiyor çünkü... Her küfe başında bir insan... Uzaklarda bir radyodan yayılan "halimem" türküsü eşliğinde uzun demir iğnelere tam orta damarını nişanlayıp dizmeye başlanır tütün yaprakları.... O ne yapraktır öyle.. Her biri elde kir bırakır... Öyle ki bir zaman sonra elin üzerinde kalın, siyah bir tabaka oluşur... Acıdır... Dizilen iğneler kargıya savılır biriktikçe... Sonra da kuruması için asılır demir tellerin üzerine... Güneş çoktan batmıştır... Yenilen bir akşam yemeği ve sonrasında bir kaç saatlik uyku... Ve gecenin bir yarısı yine köyde bir hareketlilik... Traktörlerin homurtusu, insanların bağrışları.... Ne farkı var tüm bunların bir kısırdöngüden? Bütün bir yaz böyle geçer benim köyümde... Ara sıra pamuğa veya ilkbahar yağmurlarıyla kuzugöbeği toplamaya da gidilir ama asıl geçim kaynağı tütündür... Kurur tütünler, baskıya girer... İnci tanesi gibi dizilir kuru tütün yaprakları sonra kol gücüyle çalışan bir baskı makinası ile bir metreye bir metrelik balyalar haline getirilir sıkıştırılarak... Ve heyecanlı bir bekleyiş başlar... Tütün baş fiyatının yani en iyi kalite tütünün alım fiyatının açıklanması... Ardından eksperler gelir ürününüzü incelemeye... Balyalardan örnek alınıp incelenir... Kalitesine göre fiyat verilir... İster ona satarsın istersen tüccara...

Bütün bir yaz böyle geçer... Aldığın para mı? Eğer iyi bir sezon geçirmişsen şehirde ortalama bir mühendisin aldığı bir aylık maaşın en fazla 2-3 katı bir para alırsın tüm bu çalışmana karşılık... Tarla icarsa çoğu ona gider zaten.... Tüm bir yıl geçimin budur işte....


Sigara içerken aklıma geldi yazdım...

Hiç yorum yok: